Makale
Yolumuz düştü Hacıbektaş’a…
Atatürk, Hacı BektaÅŸ, Hz. Ali, Mahsuni Åžerif, Che Guevera, Deniz GezmiÅŸ, Hüseyin İnan, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya, Hz. Hüseyin…
Sırasıyla bütün bu isimlerin fotoÄŸraflarının meydanında yan yana asılı olduÄŸu bir Anadolu kasabası.
Halı üzerine iÅŸlenmiÅŸ o fotoÄŸrafların bulunduÄŸu hediyelik eÅŸya tezgâhına bakan meydana doÄŸru BaÅŸbakan ilerlerken bürokratlar tedirgin.
Geçen yıl bakan Bekir BozdaÄŸ’ın saldırıya uÄŸradığı meydan burası. Alevilerin ÅŸiddetle karşısında durduÄŸu Suriye politikalarının mimarı olan DavutoÄŸlu’nun BaÅŸbakan olarak ilk Hacı BektaÅŸ tecrübesi bu.
Ama beklenen olmuyor. Meydanda bekleyen kalabalığın alkışları arasında Hacı BektaÅŸ-ı Veli dergâhına giriyor DavutoÄŸlu.
Dergahın giriÅŸindeki kapıdan koruma ve bürokrat kalabalığının arasından hızlıca geçerken, kapının içine yapılmış Atatürk’ü 1919’da geldiÄŸi HacıbektaÅŸ’ta bir masada kahve içerken gösteren kabartma heykeli ve yanında “Atatürk burada dinlenmiÅŸtir” yazısını ve tabii “bu büyük eseri” bu tarihi dergaha kazandırmanın gururuyla adını levhaya kazdıran eski Kültür Bakanı’nın adını görmüyor.
Aslanlı ÇeÅŸme’den su içiyor. ÇeÅŸmenin suyunun, kaynağına kondurulan TOKİ yüzünden birkaç yıl önce kesildiÄŸini, suyun baÅŸka bir yerden getirildiÄŸini öÄŸrenmemiÅŸ de olabilir.
Kısa bir süre önce tören için Ankara Belediyesi’nden ekipler gelip çevre düzenlemesini yapmışlar. DavutoÄŸlu, geçen yıl AÅŸura Gününü geçirdiÄŸi Necef’in Valisi Zurufi’yle birlikte, onun getirdiÄŸi Kerbela toprağıyla dergaha bir aÄŸaç dikti.
Sonra aralarında ortamın ruhuna pek de uymayan bir husumet olan organizasyonu yapan derneÄŸin baÅŸkanı eski belediye baÅŸkanı ve emekli general olan belediye baÅŸkanıyla birlikte salona geçiliyor.
İşte ondan sonra sahneye Hacı BektaÅŸlıların önce kısık “eyvallah” sesleri, sonra hararetli alkışlar ve amin sesleriyle eÅŸlik ettikleri Hoca çıkıyor.
“Selam olsun piri evvel Hazreti Hünkar Hacı BektaÅŸ-ı Veli’ye. Selam olsun, onun erkanını asırlarca sürdüren dedelere, babalara, zahitlere. Selam olsun abidlere, aşıklara. Selam olsun bu yolun yolcusu dostlara, canlara” diye baÅŸlayan gülbanklarla, Makalat’tan, Nurhak Semahı’ndan “El ele el hakka’yla, Kul Himmet’le, Aşık Mahsuni Åžerif’le süren, ham ervahın piÅŸmesi”nden, musahibliÄŸe, mihmandan, ikrar verip, nasip almaya, tek tek adlarını saydığı 12 İmam’dan, Kerbela mersiyelerine uzanan konuÅŸma bir Alevi-BektaÅŸi kültürüne saygı duruÅŸu kuÅŸağı gibi akıyor…
“Ben buraya bir siyasi konuÅŸma için gelmedim, destur almaya geldim, ikrar vermeye geldim” diyen BaÅŸbakan, tek tipçi modernist politikaları baÅŸlattığı 2. Mahmud’un BektaÅŸi Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmasından, yani resmî tarihin ‘Vakay-ı Hayriyye’sinden hiç de hayırla bahsetmiyor. Bu belki de 1826’dan bu yana Yeniçerilerin halli için Sadrazam/BaÅŸbakanlık düzeyinde bir ismin aÄŸzından dökülen en net eleÅŸtirel cümleler.
Dersim, modern Kerbela’ydı diyerek, özrü tekrarlıyor. CHP’nin de aynı özrü dilemesi gerektiÄŸini söylüyor. Ama ne mümkün. HacıbektaÅŸ’ın CHP’li, sıkı Kemalist emekli tuÄŸgeneral belediye baÅŸkanı, konuÅŸmanın ardındaki ödül kısmına geçilince, bir elinde DavutoÄŸlu’nun hediye ettiÄŸi Zülfikar, bir elinde de mikrofon “Dersim’i bırakın, kapatın artık” deyiveriyor.
Salondan gelen homurtu seslerini aÄŸzından dökülen “Dersim varsa Suriye de var” cümleleri gidermiyor. Salondaki homurtuyu “Bunu Tuncelililere sormak lazım” diyen muhafazakar BaÅŸbakan’ın sözlerine gelen destek alkışları bitiriyor.
Tuhaf bir an.
Ama daha tuhafı, BaÅŸbakan’ın Kültür Bakanlığı’na baÄŸlı müze statüsündeki Hacı BektaÅŸ türbesine giriÅŸin Konya’daki Mevlana Müzesi’yle birlikte artık paralı olmayacağını ilan etmesi…
Tuhaf olan tarafı, türbeyi ve dergahı devlete baÄŸlı parayla girilen bir müze yapanın da bu müzenin her yerinde resimleri, heykelleri olan Atatürk’ün devrim kanunları olması…
Alevi sorunları denilen paketteki diÄŸer pek çok mesele gibi demek daha doÄŸru.
Diyanet o devrimlerle açıldı çünkü.
Yine o kanunlara göre DavutoÄŸlu’nun konuÅŸmasının başında selam verdiÄŸi dede, baba, zahit, abid de yok, yasak.
Altında DP’nin kurucularından Refik Koraltan’ın imzası olan 30 Kasım 1925 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanuna göre de burada etrafında toplanılan yer de ne dergah ne de türbe.
Åžaşırmayın. 1948’den sonra CHP kurultayında Atatürk’ün etnoÄŸrafya müzesindeki kabrini, inÅŸa halindeki Anıtkabir’i ziyaret etmenin bile bu kanuna muhalefete girebileceÄŸini tartışmış bir ülkeden bahsediyoruz (Bu konuyla ilgili Mehmet Ö. Alkan’ın Toplumsal Tarih dergisinin son sayısındaki makalesi)
Devrim kanunları o kadar dokunulmaz ki, partiler, Siyasi Partiler Kanunu’na sokulmuÅŸ bu kanunların “Hükümlerine aykırı amaç güdemezler ve faaliyette bulunmazlar”. Yani eÄŸer Hacı BektaÅŸ Belediye BaÅŸkanı kafasında bir Yargıtay Cumhuriyet BaÅŸsavcısı’nın canı çekerse, “Hacı BektaÅŸ Müzesi’ni türbeleÅŸtirmek, dergahlaÅŸtırmaktan” AK Parti’ye kapatma davası bile açılabilir.
Pirlerkondu olan doÄŸduÄŸu kasabanın adını devrimlere aykırı bulup TaÅŸkent yapan tek tipçi anlayışı eleÅŸtiren BaÅŸbakan’ın bu HacıbektaÅŸ ziyaretiyle yeniden kapağını açtığı Alevi açılımının önündeki tek engel Kemalist tek tipçilik de deÄŸil. Sünnilerin hassasiyetleri, kaygıları, Alevilerin güvensizlikleri, parçalanmışlıkları, 1400 yıllık tarihinin yükü bu açılımın ayağına dolanıp duracaÄŸa benziyor. Tabii sınırların bir adım ilerisinde olan bitenlerin sancıları da…
O yüzden DavutoÄŸlu ‘’önce hukuki adım deÄŸil, iletiÅŸim ve güven” diyor. Bir sonraki durak da bu yüzden muhtemelen bir cemevi olacak…
TÜRKİYE GAZETESİ
Henüz yorum yapılmamış.